Bugün size çok ilginç bir “pazarlama” öyküsü anlatacağım.
En azından bana çok ilginç geldi.
Beymen’i biliyorsunuz. Türkiye’nin lüks mağazacılıktaki en önemli adresi.
Dünyanın en prestijli, en pahalı, lüks deyince akla gelen hemen tüm markalarının Türkiye’deki en önemli perakendecisi.
Bir anlamda “Türk Harrods”ı, Türk “Harvey Nichols”ı, “Saks Fifth Avenue”sü.
Beymen mağazalarının müşterilerine sunduğu markalar arasında ünlü Fransız Yves Saint Laurent ya da modacının ölümünden sonraki markasıyla “Saint Laurent” da var.
Ve mağazanın en çok satan markalarından biri.
Öyle ki, St. Laurent Beymen’de başka hiçbir yerde ulaşamadığı pazar payına ulaşıyor ve çok yüksek satış rakamları elde ediyor.
Bu durum markayı havaya sokuyor ve Beymen’den ayrılıp kendi mağazalarını açmaya karar veriyor, Beymen ile olan anlaşmalarını sona erdiriyor, ürünlerini Beymen mağazalarından çekiyorlar.
Ancak arzu ettikleri noktalarda mağazalar bulamıyorlar, çok çekici olmayan AVM’lerde buldukları yerlerde de olmayı onlar istemiyorlar ve işler umdukları gibi gelişmiyor.
Ve ne yapacağız diye kara kara düşünürlerken, bir pazar araştırmasa yapıyor ve ürünlerini nerede daha fazla satabileceklerini araştırıyorlar.
Özellikle de online satışları hedefliyorlar.
Ve sonunda kiminle anlaşıyorlar biliyor musunuz!
A 101 ile.
Şaka yapmıyorum.
Ucuzluk marketi olarak bilenen ve lüks algısı ile uzak yakın uyuşmayacak hatta komik olacak bir marka ile ürünlerinin satışı konusunda anlaşma yapıyorlar.
Normalde “komedi” olarak görülecek bir durum ama gelişmeler hiç de bizim umduğumuz gibi olmuyor. Şeytanın bile aklına gelmeyecek şey meydana geliyor.
Ucuzluk marketi A 101’de Fransızların lüks markası Saint Laurent peynir ekmek gibi satılmaya başlıyor.
Satış rakamları Beymen’i aratmak ne kelime, üzerine çıkıyor.
Özellikle online satışlar tam tabiri ile patlıyor.
Normalde şartlar altında Saint Laurent müşterisinin önünden bile geçmeyeceği A 101, Saint Laurent markasının en çok satıldığı yer haline geliyor.
Peki niye?
Çok basit.
Artık yepyeni bir çağda yaşıyoruz.
Müşteri internete giriyor. Aradığı malın satıldığı yeri buluyor. Dükkan havalı imiş, lüks caddede imiş, dekorasyonu şıkmış kimin umurunda.
İnternet üzerinde fiyatları karşılaştırıyor.
Ve nerede biraz daha ucuz ise oradan alıyor.
180 bin liralık Saint Laurent çanta, A 101’de 178 bin lira ise oradan alıyor.
Yarın öbür gün BİM’de 175 bin liraya satılsa oradan alacak.
Artık lükste bile oyunun kuralları değişiyor.
Ya ayak uyduracağız ya ayağa düşeceğiz.
Taşları yerine oturtmak
CHP lideri Özgür Özel ile AKP lideri sık sık görüşüp, meseleleri tartışırken ve siyasette olumlu rüzgarlar eserken her şeyden birdenbire gerildi.
MHP lideri “Biz çekilelim AKP ile CHP bundan böyle birlikte yürüsün. Biz yine dışardan desteğimizi veririz” dedi.
CHP liderinin buna yanıtı sert oldu: “Suç ortağını bize doğru itmesin.”
Bu cümle üzerine ortalık iyice karıştı ve AKP, MHP’den yana tavır aldı ki tersi beklenemezdi çünkü CHP lideri “suç ortaklığından” söz etmişti ve bu suçlama ortakları CHP’ye karşı yeniden birleştirdi.
Aslında Özgür Özel’in yaptığı hamle çok akıllıca idi.
Bir cümle ile herkesi siyasetteki hizasına geri getirdi.
“CHP, AKP’nin yeni ortağı mı olacak” tedirginliğini ortadan kaldırdı ve AKP’ye sadece ekonomi konusunda akıl ve ortak aklın kullanılması için Meclis çatısı altında destek vermekten öte bir işbirliği olmayacağını vurguladı.
Ama daha önemlisi, MHP’nin AKP lehine kurduğu tezgahı kökünden bozdu.
MHP bir yandan AKP ile CHP’nin işbirliğine yol veriyor ama diğer yandan AKP’yi CHP’ye karşı koruyordu.
MHP lideri, AKP’nin TBMM’de CHP’ye muhtaç olmadan at oynatmasına imkan sağlayacak ama iktidarın hatalarından kendini vareste tutacaktı.
CHP aslında güçlü bir komplo ile karşı karşıyaydı.
Özel bu komployu gördü ve doğru hamleyi yaptı.
Taşları tekrar yerine oturttu.
Ama buna rağmen CHP’nin ekonomi ekibi, Mehmet Şimşek ile buluşacak ve ekonomi ile ilgili düşüncelerini aktaracak.
Yapıcı olacak ama ortak olmayacak.
Göçmen sorunu ve CHP
Dün hem burada hem de de Youtube’da CHP lideri ile yaptığım konuşmayı aktarıp, bilinmeyen bazı detayları verince okurlar ve izleyiciler tek bir soru üzerinde yoğunlaştılar.
“Göçmenler konusu açılmamış mı?”
Net söyleyeyim.
Açılmamış.
Özel-Erdoğan görüşmesinde Erdoğan daha çok Anayasa konusunu açmaya çalışmış, Özel ise ekonomik sıkıntıların halka yansımalarını ve vergi adaletini gündeme getirmiş.
Özel buğday ve çay fiyatından sonra diğer tarımsal ürünlerde de çok düşük fiyatlar açıklanmasından çekindiği ve bunun çiftçiyi yok etmek anlamına geldiği anlatmış. Emekli maaşların azlığını ve asgari ücrete zam yapılmama kararının yanlışlığını vurgulamış.
Peki Özgür Özel’in ve CHP’nin geçici sığınmacılarla ve illegal göçmenlerle ilgili gelecek planı yok mu!
Var.
Özel’e bunu sordum ve şimdilik yazılmamak kaydı ile planlarını anlattı.
Bu sorunun yakıcılığının farkında ve ne iktidar gibi bu sorunu görmezden gelmekten yana, ne de Ümit Özdağ gibi otobüslere doldurup yollarım diyor.
Çok daha farklı bir çözüm önerisi var.
Bunun ne olduğunu da yakında görürüz zannediyorum.
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Adaletin olmadığı yerde devletin de olmadığını anladığımız zaman.
Bir yorum ekleyin..